Düşünseli

Aşk kadının karnını doyurur mu?

ask-karin-doyurmaz

Kendimiz biriz, kendimize yeteriz. Çok güzel. Nereye kadar? Başka biri çıktığı zaman karşımıza, o hayatımızı alt üst eden kişi hani; ikinci arayışına girmiyor muyuz? Daha doğrusu artık onu bulduktan sonra arayıştan ziyade ona sahip olma, onu sahiplenme duygusuna girmiyor muyuz? Hiç derdimiz yokmuş gibi bir de ikincinin tasasını, yükünü sırtlanmaya çalışıyoruz.

İki olmak mecburiyet gibi geliyor bana. Bir geç aynanın karşısına. Bak kendine. Her ayak parmağından ikişer tane var, ayağından iki tane var, elinden iki tane var, elinin her parmağından ikişer tane var, iki memen var, iki kulağın var, iki gözün var, iki burun deliğin var. Dişlerin bile alt ve üst olarak iki sıradan oluşuyor. Hatta ve hatta genelde oturduğun ama arada beyin olarak kullandığın poponda bile iki lop var. Düz mantık bakarsan vücudun tam simetrik be kardeşim! Senin neden bir ikinciye ihtiyacın olmasın?

Dolu olan kalp daha değerli

yasak-erkeklerYazıya affınıza sığınarak başlıyorum. Devam etmekte olan, içinde görevli olarak bulunduğum sosyal sorumluluk projemiz ve 2 haftalık vize maratonu sebebiyle 2 hafta kadar boşladım burayı. Yazmak istediklerimi blog yerine ‘miniblog’ olan twitter‘da yazmayı tercih ettim; ki öylesi daha kolay ve rahat oldu o kargaşanın içindeyken…

Benim evin salonunda tam çaprazda duran ve tüm salonu çok iyi şekilde gören bi’ ikili koltuk var. Biraz eski ama keyfi çok gıcır. Yatsan kalkamazsın, o derece. O koltuğun bir başka değeri de ‘fikriyat’ meselesi bizde. Klasiktir, Cemo kafasına estikçe çıkar bana gelir. Gelmeden önce maksimum 5 saniye sürecek bir telefon görüşmesi yapılır, sonra oturulur o koltuğa konuşulur, dertleşilir, televizyon izlenir falan. İşte yine bu akşam bir şeyler konuşurken konu konuyu açtı, muhabbet başlıktaki ana düşünceye geldi. Bir erkek bir kadının kalbindeyse o erkek çok değerli imiş!

Komplike sevdalar bizi yaralar…

yalnizlikHer ihtiyarın ya da bize göre ihtiyar sayılabilecek yaştaki adamların çok sağlam klişe olan bir lafı vardır: “kadınları anlayamazsın evlat”. Niye? Aslında haklı gibi. Bir dakika, hazır siz de buradayken size de soralım, niye sizi anlayamıyoruz biz bacım? Nedir sizin derdiniz? Mazoşist olsanız, zararınız kendinize olur. Hayır, zaten sizi köpek gibi seven adamcağızları üzerek asıl zararı kendinize yapıyorsunuz da, o insanları harap etmekten de geri kalmıyorsunuz. Biz severiz arkadaş! Yeri gelir tam şarjın bitecekken girdiğin kafede şarj cihazını takabileceğin  priz yanı masayı sevdiğin gibi severiz; dönerin son lokmasına denk olarak biten ayranı sevdiğin gibi severiz. Biz çok severiz, fena severiz, en çok biz severiz. Ama siz anlamazsınız işte. Komplike sevdalar bizi yaralar sosyete kızı…

Bekleyecek bir şeyi olmamaktır zor olan…

unutmakMerhaba arkadaş! 28 Ocak’tan bu yana hiç kelam etmedim burada, biliyorum. Büyük ayıptı bu hem size hem kendime. Ancak güçlü sebeplerim de var elbet… Valide hanımın ufak bir ameliyatından mütevellit, tatilde evin yükü bir nevi 3 adama yüklendi. Temizlik yaptım la hep. Bir yandan da aktif grafik tasarım işlerime devam ediyordum. Malum, bizim şirketin organizasyonları Şubat ve Mart aylarında çok yoğun oldu; sabahlara kadar afiş tasarlamaktan ciğerim soldu! Tabi burayı da aksatmadım. Bir iç mimar edasıyla siteyi baştan aşağı değiştirdim paşam! Artık daha bir janjanlı oldu.

Ne yazmak konusunda düşünürken aklıma birden masaüstüne arşivlediğim resimler geldi. Genelde dizi repliklerinden oluşan ya da dizi karakterlerinin sözlerinin yazdığı resimler. Yürüyelim bakalım, nereye kadar gideceğiz…

Bu da mı gol değil lan?

sadri-alisik-bu-da-mi-gol-degilSelam ihtiyar. Biliyorum, fazla yazmıyorum bu aralar. Malum final haftası ve sömestr tatil telaşı girdi araya. Aksattım epey ama haklı sebepler işte. Kahrolsun bağzı finaller, n’aparsın! İşte yine aynı, karavanaya kurşun atıyoruz. Allah daha da düşürmesin. Zat-ı muhterem konu derin epey. Müzik açıyor kafamı, döküyor parmaklar gerekenleri ince ince…

Hayatta karşımıza çıkan her şey bir şans gibi. Birini kaçırdık mı ister 3 saniye geçsin, ister 3 yıl; ama bir tanesi daha geliyor sanki karşımıza. Sabredip beklemek gerekir sanırım da işte o sabırdan bende yok be mirim. Bu sebeptendir her şansımda çok çabalayışım. Çok çabalamaktan da batışım. Öyle bir batış ki sorma gitsin! Çivileme atlasam bu hayat denizine öyle batamazdım. Rahatça, usul usul…

Mutsuz musun? Bana ne!

umursamazlikHayatımızda anlar, dakikalar, anılar gibi insanlar da  gelip geçiyor. Kimileri iz bırakıyor, kimileri yara. Kimileri kendilerini bırakıyor, kimileri sizi de alıp götürüyor. Hatırınızda oldukça sağlam izleri olanları tabi ki unutamazsınız. Ama onları unutmak lazım işte…

Acılar yaşayarak büyüyor içimizde. İz bırakanlardan ziyade, adı yara olan izi bırakanları unutursak işte o zaman on numara bir iş becermiş oluruz. Onlar zaten gitmiş, izlerini de alıp götürseler ya? Götüremiyorlarsa biz de izlerini gönderelim. Bizimle kalmalarında bir olay yok yani. Hayır kalırsa bir parça dahi olsa, onların izlerini taşıdığı için ya düşüneceğiz, ya göreceğiz. Hele ki kalbimizi parçalayacak türden bir şeyle karşılaşırsak… Şuan bile kötü oldum, anlatmayayım!