Düşünseli

Bencillik mi? Ooo aldın bir dal!

bencillik-ve-mutlulukHer zaman mutlu olacağız diye bir kaide yok. Mutluluğumuzu biz sağlıyorsak kendimize, mutsuzluğu da yine biz sağlarız elbet. Hatta kendimize mutsuzluk yaşatmayı en iyi biz biliriz! Ama işte bardağın dolu tarafından bakarsak bu mutsuzlukların sebebi hep başka insanlar oluyor. Klasmanları bencillik olan insanlar.

Bencil insanlar duygu sömürürler. Kan emerler. Mutluluk içerler. Hazımsızlık yapmaz tabi bünye, mutlu edenin de bi’ güzel ağzına sıçarlar, sefaları olsun! Olsun, biz mutlu insanlarız ya illa bir yerden mutlu olma formülü uydurur sıyrılırız kötü durumdan değil mi? Değil! Artık değil. Fırsat vermemek lazım. Gerçi bunların fırsata bile ihtiyacı yok, sadece yakınlarında olmanız yeterli. Çünkü gözleri kör ve hiçbir zaman düşünceli hareket edemiyorlar…

Bir tek dileğim var; mutlu ol yeter be!

mutluluk-askMutluluk kavramı komplike bir şey. Mutlu olmak da aynı şekilde. Aslında kendi elimizde ama farkındalık da gerek biraz. Sen kendini şartlandırırsan mutlu olmamaya, istediğin fırsatını önüne serseler gram etkilenmezsin; bırak kendini mutlu etme çabalarını… Malumunuz İsviçreli bilim adamları her şeye bir şey diyorlar; bu konu hakkında ne demişlerdir bilmiyorum ama çikolatadır, adrenalindir, müziktir hep mutluluk kaynağıymış. Asıl mutluluk insanın kendisi arkadaş. Kendini sevmesi, mutlu etmek istemesi, değer vermesi. En basiti ise, başkalarının mutluluğuyla mutlu olması…

Ben bazen kendimi kendi çabalarımla mutlu edemiyorsam başkalarının mutluluğunu paylaşırım. Tabi onların mutluluğunu sömürürcesine değil, onları mutlu ederek kazandıkları mutluluğu paylaşarak, yaşayarak.

Neticesi aynı hepimizin…

deep-oceanNe yaparsak yapalım, ne için çabalarsak çabalayalım hepimizin neticesi aynı. Hayat koşuşturmacasında beyaz kefen, musalla taşı ve kara toprağa sarılı bedenimiz… Özlü sözler hep bilindik olaylar üzerine düşünülerek söylenen şeyler, bu durum için de var bi’ tane. “Oyun bitince şah da piyon da aynı kutuya konur.” diye. Bi’ gün yine dizi izlerken farklı bir çeşidine rastladım; “Oyun bitince kral da kuklası da aynı kutuya girer.” idi. Neticesi aynı yol yine.

İslam dininde Hac ibadeti 5 şarttan biri bilirsiniz. Aslında orada ihrama girmek ve Arafat’ta durmak bir nevi bu eşitliği ve hepimizin neticesinde gideceği yerin ve alacağı halin aynı olduğunu göstermek. Herkes kefen gibi beyazlar içerisinde, mahşer günü gibi kalabalık. Ne farkın var yanındakinden? Yanında sanatçı veya politik bir devlet büyüğü de olabilir. Seninle şuan olduğu gibi o zaman da aynı durumda, eşit. Neticelerimiz aynı…

Beklersen gelmez…

kalp-kitapVelhasıl, yalnızız kardeşim…” Bu söz, karşısında kelimelerimin kifayetsiz kaldığı canımın içi Hasene’ye ait. Kızla o kadar güzel konuşuyorum ki, istemese de iyi şeyler dedirtiyor bana. Hak ediyor da. Öyle şeyler söylüyor ki… Ya içimi okuyor, ya içimi eritiyor… 🙂

Futbol bilgisine aşık olduğum, yazdıklarının beni tavladığı bir dünyada yaşıyoruz arkadaşlar. Pazar günü konuşuyorduk yine, çok özledikten sonra uzaktaaan uzağa sohbet ederek hasret gideriyorduk. Shangai’da şuan, dile kolay. İşte bi’ yandan da ben uyurken döktürdüğü sözlere göz gezdiriyordum. Siz söyleyin bana, bir insan evladı bu denli mi dem vurur gerçeklerden? Böyle mi tam isabet atış yapar feleğin sillesine?

Sevmek kolay, ya sevileni bulmak?

sevmek-sevilmekSevmek kolay dememek lazım aslında. O kadar zor bir şey ki. Düşünün, insan kimi zaman kendisini bile sevemiyorken bir başka canı, bir başka kanı, bir başka düşünceyi sevecek. Akıl alır şey değil! Ama işte sevgi ya da aşk girince araya akıl makıl kalmıyor insanda. Tek bir görüş bile yetiyor bazen.

Her şeyden ziyade, sevmek size de bağlı. Karakteristik özellikleriniz olsun, manteliteniz olsun, düşünceleriniz olsun hep kriter yani. Bir de nasıl seveceğiniz var. Şiddeti var. Tek sevmek de yetmiyor ki. Katmeri olacak illa. Hadi sevebiliyoruz diyelim. Göynünün son demlerine kadar, iliklerine işlercesine. Peki sevileni nasıl bulacağız?

Kıymet bilmez nadide varlıklar: Kızlar, kızlarımız…

kiymet-bilmez-kadinlarBazı kızlarımız “kadın dediğin eli belinde olur” lafını biraz ters anlamış olmalı ki; bir nesil böyle kadir kıymet bilmez, hoyrat bir biçimde yetişip, biz erkeklerin beynini bir fiil kemiriyor. Hayır başlıktaki tezat da dikkat çekiyor bu giriş cümlem ile. Şayet başlığı okurken tezatlığın farkına varamadıysan usul usul okumayı bırak sayın dinleyen. İnce işler bunlar. Aman diyeyim!

Nadide diyorum, en başta biyolojik sistem geliyor akıllara. Abi onlar olmadan biz hiçiz, bu böyle biline. Ama onlar da olduklarında vurmak yerine öldürüyorlar, yer yer süründürüyorlar. Öyle ki, 1 dediğine değil 1, 3 desen yaranamazsın. İstediğine he desen bile o istemediklerini de önüne sunmanı bekler. Hatta az önce çok sevdiğim bi’ arkadaşımın, taze meslektaşımın tweetine denk geldim; “yok sağ ol desem bile ısrar etmen gerekir” vari bir cümleydi yazdığı. Şimdi erkeği düşünsek o da “ısrar etsem çantayı kafama geçirir herhalde” diye düşünüyor olur. Çünkü ısrar etse suç, etmese yine suç. Yalan demeyin kızlar içinizden. Köftehorlar sizi. İlgi sizin temel ihtiyacınız. Şımartılacaksınız falan. Ama şirazeyi kaçırmayın be…