yasak-erkeklerYazıya affınıza sığınarak başlıyorum. Devam etmekte olan, içinde görevli olarak bulunduğum sosyal sorumluluk projemiz ve 2 haftalık vize maratonu sebebiyle 2 hafta kadar boşladım burayı. Yazmak istediklerimi blog yerine ‘miniblog’ olan twitter‘da yazmayı tercih ettim; ki öylesi daha kolay ve rahat oldu o kargaşanın içindeyken…

Benim evin salonunda tam çaprazda duran ve tüm salonu çok iyi şekilde gören bi’ ikili koltuk var. Biraz eski ama keyfi çok gıcır. Yatsan kalkamazsın, o derece. O koltuğun bir başka değeri de ‘fikriyat’ meselesi bizde. Klasiktir, Cemo kafasına estikçe çıkar bana gelir. Gelmeden önce maksimum 5 saniye sürecek bir telefon görüşmesi yapılır, sonra oturulur o koltuğa konuşulur, dertleşilir, televizyon izlenir falan. İşte yine bu akşam bir şeyler konuşurken konu konuyu açtı, muhabbet başlıktaki ana düşünceye geldi. Bir erkek bir kadının kalbindeyse o erkek çok değerli imiş!

Bunu söylemek, hatta düşünmek için eşek yüküyle tecrübeye sahip olmak gerekir bence. Bir yandan da olayı tam noktasında kavrarsan düşünmene gerek kalmaz ama biz ‘birinden duyup’ konuşalım bu mevzuyu. Kadınlar yasakları çok seviyor. Erkeğinin ona koyduğu yasakları saysak bitmez zaten de; makyajın cilde zararı olduğu halde kasti kullanmalarından tutun, kalori alacakları yiyecekleri bol bol tüketmelerine kadar her şeyleri hayatlarına yapı taşı olan bu yasaklar aslında. Special diye tabir ettiğim bir yasak da sahipli erkek. Yanlış anlaşılmasın, bir erkek olarak tabi ki hayvan muamelesi yapmayacağım ama bir kadının kalbine ait olan bir erkek işte kastettiğim.

Toplum olarak yasakları çok severiz zaten. İnanışlara göre -ki çoğu dinde de bu mesele geçiyor diye biliyorum- Hz. Adem ve Hz. Havva bile yasaklı meyveyi yemişler. Bizim varoluşumuzdan beri varmış diyebiliriz o halde. İşte bundan mütevellit, bir kadının yanında veya göynünde olan erkek daima diğer kadınlar için adeta bir odak noktası haline gelir. Neden? Çünkü o iyidir, güzeldir, bir kadını cezbedebilmiştir. Bir yandan da başkasına aittir ve yasaktır.

Mantık şu usta. “Kadın zor beğenir, sınırları zorlar, komplike bir yaratıktır. Hıı o zaman bu erkek bu kadının aklını çeldiyse, bu kadın bu erkeği sevdiyse ve sahiplendiyse bu erkekte diğerlerinde olmayan bir şey var. Peki nedir onlar? Aşk, sadakat, bağlılık, fedailik, iltimas -bu arada şarkı ve klip on numara-, sevgi, sahiplenme vs. Hatta ve hatta bir kadın bağlıysa bunda ne olursa olsun bir ‘cezbedicilik’ vardır düşüncesi bile oluyor. İşte bundan sebeptir ki, kadınlar tek yada 2 hemcins olarak yürürken karşıdan gelen bir çift gördüğü gibi erkeğin gözlerine batırırlar gözlerini. Tabi çiftten kastım 1 erkek 1 kadın olarak yürüyen 2 insan neticede. Kimileri sevgili değil de dost, ahbap olabiliyor. Ama bilmiyor ki bu ablamız meselelerini; “Yiğit gibi yürüyor delikanlım, batırırım ulan!” diyor.

P.s: Boş yere yanında bir kızla gezen erkeğe bakmayın hanımlar. Sonra erkek ‘gerçekten beni beğendi mi lan acaba?‘ diye afallıyor…