umursamazlikHayatımızda anlar, dakikalar, anılar gibi insanlar da  gelip geçiyor. Kimileri iz bırakıyor, kimileri yara. Kimileri kendilerini bırakıyor, kimileri sizi de alıp götürüyor. Hatırınızda oldukça sağlam izleri olanları tabi ki unutamazsınız. Ama onları unutmak lazım işte…

Acılar yaşayarak büyüyor içimizde. İz bırakanlardan ziyade, adı yara olan izi bırakanları unutursak işte o zaman on numara bir iş becermiş oluruz. Onlar zaten gitmiş, izlerini de alıp götürseler ya? Götüremiyorlarsa biz de izlerini gönderelim. Bizimle kalmalarında bir olay yok yani. Hayır kalırsa bir parça dahi olsa, onların izlerini taşıdığı için ya düşüneceğiz, ya göreceğiz. Hele ki kalbimizi parçalayacak türden bir şeyle karşılaşırsak… Şuan bile kötü oldum, anlatmayayım!

Aklımıza takılan sadece aklımıza takılmamıştır aslında. Gönlümüzde de yer edinmiştir kendine kıyı köşe bir yerde. Bir şey görürüz, bir şey duyarız veyahut şahit oluruz. Öyle bir can yakar ki… Hele ki başka birini sevmesi mi, Allah korusun! Senin sevgine layık olmasını geçtim; sevgine sahip olamayan, sevgini hiçe sayan biri başkasına kolayca gidebiliyor ya… Nasıl canını yakıyor değil mi?

Sonrası da var bu işin. Hani duyuyorsun elbet, seviyormuş işte birini. Onunlaymış artık falan. Ayrılmaz mı bunlar? Agaaa, mevzuyu kest! Tavrın ne peki? Ben söyleyeyim ne olması gerektiğini: koskoca bir “siktir et!”

P.s: Yaşamaya bak, yaşamayı bil. Çünkü attığın her adım, senin geride bıraktığın bir mirasın.