Yine 4 aylık bir ara ve ben buradayım. Selamun aleyküm. Artık yazmak aklıma geldiğinde yüz bulamıyorum kendimde. Buraya hak ettiği önemi ve değeri göstermiyorum sanırım. Kafama dank ettikçe yazdığımı az çok biliyorsunuz, eski yazılarımda sık sık dile getirirdim. Fakat bunu bir türlü eyleme dökemiyordum. Nitekim bugün yüksek bir kararlılıkla harekete geçmem gerektiğine kanaat getirdim. Yalnız kararlılığım harekete geçmeye kanaat getirmek. Eyleme dökmek değil. Bi’ boşluk bulduğum gibi yaparım dedim ve çok şükür yazıyorum. Neyse, giriş safsatasını geçtiysek başlayalım mı?

Konuyla bağdaştığı için örnekle başlamak güzel bir fikir gibi geldi. Dün cuma namazında hoca hutbede bir cümle söyledi. “Gülümsemek, tebessüm etmek dahi bir sadakadır” dedi. O kadar takıldı ki bu söz aklıma. Ben sebepsiz yere oluşan mutlulukların hastasıyım. Hızır gibi yetişir insana o duygu. Nasıl mı? Hiçbir sebep yokken ve sebep aramadan bir insana iltifat ederek misal. Onu hakkıyla överek. Güzel şeyler söyleyerek. Halini hatırını sorarak belki de. Bunu da yaparım, yakın çevremde olup benden sıkça bunu duyan arkadaşlarım var. İyi bilirler benim bu konudaki sürekliliğimi.

**

Bugün bi’ arkadaş story paylaşmış güzel havayı görünce. Ben de storysini “Desene dışarıda iki güneş var bugün” diye yanıtladım. Bunu söylemem ya da söylememem bana ne kazandırır ya da kaybettirir? Aksine hiç yoktan o kişinin yüzünde bir tebessüm olmuş oldum. Bu bile huzur verebiliyor insana.

Niyetin farklı bir yöne kaymaması tabi ki önemli bir çizgi burada. Ancak sebepsiz yere insanların yüzünü güldürebilen insan olmak bence bir insanın ulaşması gereken en güzel mertebelerden biri. Çabalamalı mısınız? Orası size kalmış elbet. Kimse size zorla bunu yapın diyemez. Fakat bunu yapmanız da sizden bir şey alıp götürmez.

**

Şimdi diyeceksiniz bundan bize ne? Çok da sizlik bir şey yok açıkçası siz de haklısınız. Maksat yazı yazmak olsun dedim ya.

Ee baban n’abıyo?

P.s: Marifet iltifata tabidir. Size lütfedilen güzelliği taşımak ve düzgün kullanmak da bir marifettir vesselam.