Yine 4 aylık bir ara ve ben buradayım. Selamun aleyküm. Artık yazmak aklıma geldiğinde yüz bulamıyorum kendimde. Buraya hak ettiği önemi ve değeri göstermiyorum sanırım. Kafama dank ettikçe yazdığımı az çok biliyorsunuz, eski yazılarımda sık sık dile getirirdim. Fakat bunu bir türlü eyleme dökemiyordum. Nitekim bugün yüksek bir kararlılıkla harekete geçmem gerektiğine kanaat getirdim. Yalnız kararlılığım harekete geçmeye kanaat getirmek. Eyleme dökmek değil. Bi’ boşluk bulduğum gibi yaparım dedim ve çok şükür yazıyorum. Neyse, giriş safsatasını geçtiysek başlayalım mı?
Etiket: iyilik
Yaz yaz yaz bi’ kenara yaz bütün sözlerimi diyemedim kendime son birkaç aydır. Aklıma gelen ne varsa hiç not almadım. Normalde ya konu başlığı dank ederdi kafama ya da güzel bir resim bulur onu kaydederdim bilgisayara. Sonra da başlardım parmakları klavyeye vurmaya. Avareye estirir idim yani, bilirsiniz…
Hal böyle olunca yazamadım, içimde birikti. Yeri geldi bana değer veren eşe dosta anlattım da akıttım zihnimden bunları. Kafadan kurtuluşu olmadı mı beni fena kurcalıyor bunlar. Sonra gece gece tribe girip birilerine kuruluyorum ki sorma gitsin!
“Hayat gelip geçici bir şey, insanlar da öyle. Pek kafaya takmamak lazım…” Bu tarz cümleler çok tanıdık gelmiştir size. Bazen ıvır zıvır kategorisinde olan, kulak ardı edilen sözlerden biri olur. Öyle, ama dinleyemiyoruz işte bazen kendi dilimizi bile.
İnsan gelip geçici demişken, biz de uğruyoruz bazen kimilerinin kalbine. Çalıyoruz gönüllerinin kapılarını. Bir kısmı bizi kabul ediyor tanrı misafiri niyetine, hatta yeri geliyor baş tacı yapıyor; lanet olası iğrenç budalası bir kısmı da def ediyor. Eyvallah, herkes bizi kabul etmek zorunda değil de, be arkadaş bu kadar da geri zekalı olunmaz ki?