280138468_640Hababam Sınıfı’nda bir sahne vardı. Hafize Ana Tarih hocasıydı ve torpilli sanılan Ahmet’e şaka yapılacaktı. Şaban orada sözlü için ayağa kalktı ve hiçbir şey diyemedi. Kaldı sadece öyle. İşte bu yazıya başlarken öyle kaldım. Klavyeye götürmeye çalıştım ellerimi, Kemal Sunal’ın o sahnedeki el hareketleri belirdi gözümde birden. Çünkü aynısı ben yapıyordum. Çaresizdim…

İçim öyle dolu ki, öyle anlatasım var ki bir şeyleri; nereden başlayıp neyi nasıl kime anlatacağımı bilmiyorum artık. Anlatmamın sonuçlarını bile kestiremiyorum. Düşünsene, böyle bir karmaşa içerisindesin. Her an etrafında 5N1K var. ÇILDIRIRSIN! Kendi kendine bile düşünemiyorsun yeri geldiğinde. Hislerin bile engelli. Destek alması gerekiyor kalbinin dilini kullanabilmesi için. Olmuyor. Başarabilirsin ama yeterli gelmiyor. Aşk, sevgi, birliktelik tabirleri neticede. Tekel değiller, 2 kişi gerek. Sen yetemezsin aslaaa!

Bazen müzik dinlersin. İçiyorsan sigaranı yakarsın cos diye, çekersin nikotinini ciğerlerine. İçiyorsan vurursun kadehi, görürsün şişenin dibini. En basiti çay be. ÇAY! Çay için. Gerçi o bile acınızı demler yeniden. Tek başına da içilmez ki o değil mi? Ya şeker olacak, ya çay kaşığı ya da çay bardağı. En kötüsü yanında kırt kırt yiyeceğiniz birkaç bisküvi. Altına şort giyip, üstünü çıplak bıraksan da yarım kalırsın daima. Ya üşürsün ya da utanırsın yabancı biri çıka gelir diye. Sevmek bile yetmiyor bazen. Aşık olman gerekiyor, ilgi göstermen gerekiyor, sadece O’nun olması gerekiyor. Bazen hepsi yalan… Tek gereken şey aslında onun da seni sevmesi.

Yazımı tam yayınlamak üzereyken, twitter’da Dila bir tweet attı. Gerçekten ruhumu okşadığı için ben de onun adını kullanarak buraya aktarmak istedim: Bir insan başkasının gecelerce mutsuz uyumasına sebep olacak kadar umursamaz olmamalı arkadaşlar. İyi geceler…