Oturdum balkonuma, sahura kadar ‘ramazan hangover‘ı yapayım dedim. Ne olacak canım, çekirdek kola falan. Kolası eksikti bu akşam, ben de Bursa manzarasına nazır balkonumda mis gibi Uludağ havasıyla takılayım dedim. Keyif sürerken bir yandan da güzel müzikler dinliyorum. Sonra aklıma blog geldi. Böyle ortamda insanın yazası gelir, ben niye yazmıyorum lan? diye düşündüm kendi kendime. Tabi, hemen aklımıza böyle efkarlı ya da hüzün, sevgi, aşk yüklü şarkının eşlik edişiyle ipe boncuk dizer gibi kelimelerin satıra dizileceği geliyor değil mi? Thrift Shop dinleyip çekirdek çitleyerek yazıyorum buraya işte. Her şey tamamdı, bir sendin noksan dedim birden. Ne yazıcaktım lan ben? Düşündüm, düşündüm bir şey bulamadım. Sonra dedim ki “ne biliyoruz lan biz?“…
Oysa ki ne emindim kendimden… Hala eminim. Ufak sapmalar hariç tam not veriyorum kendime. Tanıyorum yani kızları. İlişki konusunda kızları anlatırken bu yazımda bahsetmiştim kendilerinden. Ya arkadaş, siz hiç mi doğru olmazsınız? Her davranışınızda bir tarafınız eğri olmak zorunda mı? Dosdoğru bir olayınız yok. Size değer veririz, niye veriyorsun olur. Size üzülürüz, niye üzülüyorsun olur. Üzülmesek, takmasak kafaya duygusuz ve bencil oluruz. Değer vermesek sevmiyor oluruz, aldatıyor oluruz. Siz nesiniz allasen? Kedi götünü görmüş, yaram var demiş değil mesele. Hayır abicim, hiçbiriniz dikiş tutturmuyorsunuz. Sonra da tü kaka erkekler. Oluruz tabi anasını satayım. Ulan bir insan tarafından, olağanüstü şekilde sevilmek nasıl bir duygudur bilir misiniz? Bilmezsiniz. Çünkü sevgi gördüğünüz zaman götü-başı dağıtırsınız. O sevgiyi tadamazsınız.
Bir organizasyonda şans eseri tanışıp, sohbet etme fırsatı yakaladığım ve iyi ki tanışmışım dediğim güzide insanlardan biri benim için şüphesiz İsmet (Demir) ağbidir. Kurucu ortaklarıyla beraber işlerini yürüttüğü prodüksiyon ve organizasyon şirketi Star Odası ile büyük işlere imza atmaya başladılar. İşlerin yanı sıra, yeni ve dinamik yetenekleri de tekrar gün yüzüne çıkarmış oluyorlar.
Geçtiğimiz yıl İlkan Günüç’ün menajerliğini yapmaya başladıkları an zaten sevinmiştim. Kaliteli müzik yapan, menajerliğini yaptığım 2 DJ arkadaşımın da playlistlerinden remixleri eksik olmayan bir isimdi İlkan Günüç. Ege Üniversitesi’ni de kazanınca İzmir’de tanışma fırsatı bulmayı umuyordum, ancak Star Odası adamı yerinde tutmuyor, her hafta ya Avrupa’da ya da Türkiye’de farklı şehirlerde performans gösteriyor. 🙂
Gün geçmiyor ki facebook’ta yeni bir şeyler görmeyelim… Bugün daha ilk girişimde yine güzel bir video ile karşılandım anasayfamda. Anadolu Efes oyuncularına gizli kamera sürprizi yapılmış ve gayet doğal haliyle reklam olarak kullanılmış. Çok da güzel olmuş hatta. Rejideki arkadaşlar tabi kahkaha kıyamet takılıyor.
Oyuncular klasik müzik dinlemeye diye gidiyorlar salona. İlk başta her şey natural, hiçbir farklılık yok. Sonra birden “Duman-Senden Daha Güzel” şarkısı çalınmaya başlıyor sahnedeki orkestrayla. Bir ağabeyimiz de çıkıp söylüyor. Daha sonra blok blok koltuklardan kalkılıp eşlik ediyorlar şarkıya herkes. Sonunda da güzel bir bitiş yapmışlar. 3 saniyelik karanlıkta bayraklar, atkılar, formalar ortaya çıkıyor ve takıma coşkuyla eşlik ediyorlar.
Tatilin de verdiği boşlukla internette her gün yaptığım gibi geçen gün de dolaşıyordum. Yemeksepeti’nin Harlem Shake videosu diye bir video gördüm. Merak edip izledim haliyle. Harlem Shake’i biraz araştırdıktan sonra anladım ki Avrupa’da başlayıp, ülkemize kadar sıçrayan yeni bir dans çılgınlığıymış. Aslında güzel bir şey şuanlık. Çünkü sadece internet sektöründeki şirketler yapmış bu viral çılgınlığı. Gözlemleyebildiğim kadarıyla şuan Yemeksepeti.com, Trendyol.com, Voden, Netfork, Dirty Cheap Creative, JoyGame, Utopic Farm, Youth Holding, Donanım Haber & Bölüm Sonu Canavarı, Gittigidiyor.com, EticaretMag isimli kuruluşlar bu çılgınlığı ofislerine taşımış durumdalar. Benim asıl beklentim ise, üniversite öğrencileri. Ege Üniversitesi’nde okuyan biri olarak İletişim Fakültesi öğrencilerinden -yani bizden- bir şeyler bekliyorum bu çılgınlıkla ilgili. Hadi bakalım, daha nelerini göreceğiz…
Cem Yılmaz hakkında daha önce bir yazı yazmıştım. Adam gerçekten çok iyi bu konuda. Gerek filmleri olsun, gerekse sahne performansları, her şeyi ortaya koyuyor zaten.
Dün akşam Forum Bornova’daki Cinemaximum Sinemaları’na gittim bir arkadaşımla. Okuma Becerileri finalinden çıkmanın vermiş olduğu rahatlıktan olsa gerek, eğlenmek istedim. 1 haftadır da Fundamentals’e gitmek istiyordum. Kısmet dün geceyeymiş…
Babam gidiyoruz dediğinde 13 yaşındaydım.
Evim diye bildiğim toprakları bırakıp, Türkiye’ye doğru yola çıktık. “Türkçe bilmiyorum ki, okula nasıl gideceğim” diye düşünüyordum. Babamın çok fazla parası da yoktu. Okula gitmek yerine bir fabrikaya girdim. Artık işçiydim.
Yıllar geçti. Ayten’i tanıdım. Hala işçiydim, hayat hala zordu. Evlendik ve üç çocuğumuz oldu. Çocukların hepsi güzel olur da, nedense en küçük olan hep daha farklı bir yere konur ya, işte bizim ufaklık da bir başkaydı. Daha annesinin karnındayken bile rahat durmuyordu. Benim diyen forvet öyle tekme yememiştir, Ayten’in yediği kadar. Yani 9 ay boyunca bir hakem olsa yanımızda, her gün çift sarıdan kırmızıyı yerdi. “Bak hanım, senin oğlun bu gidişle futbolcu olur” demiştim.