Nefes

Okuma ile yazmanın arasında sanırım yin-yang gibi bir bağ var. Ancak bu bende çok geçerli olmayabilir. Zira kendimde en çok eleştirip, düzene oturtmaya çalıştığım konu okumak. Ancak buna rağmen yazma konusunda fena sayılmam değil mi? Edebi bir kaygı gütmemekten de gelebilir bu. Velhasıl yazmayı seviyoruz diyelim. Sebebimiz var.

Ben önceki haftaki yazımda demiştim size, ne kadar sürdürebilirim yazmayı bilmiyorum diye. 2 hafta sonra yeni bir yazı için yeterli hormonlar salgılandı bile. Açtık muslukları, bakalım ne dökülecek. Cümlelerde bağ kuramayacak kadar gariplikler arasında bulabilirsin kendini. Maksat zaten bi’ yerlerde kendimizi bulmak. Sıvadım depresyon hırkası misali giydiğim şeyin kollarını. Balkon buz kesmiş, üşüdüm üzerine afiyet..

Bugüne çok enerjik başladım. Dehşet bir dopamin salgısıyla hem de. Son aylarda, neredeyse her gün böyleydim aslında. Uzun süre sonra sanki bahçem yeşerdi, ciğerlerim açıldı gibi hissediyordum. Dolu dolu nefes alıyordum yani. Hatta gamına koyamadığım şeyleri yoluna koymaya başlamıştım. Kilo veriyor, dinginleşiyor, başlattığım değişim rüzgarının şiddetini artıyordum. Artık eski Emir oturmuyor karşınızda demiştim. Ama son zamanlarda ciddi manada bir darlık çöktü bana. İşte o noktada nefesin anlamını çok daha iyi görüyor insan. Yaşadım..

Nefes dedim, biraz açayım. Nefesin kelime anlamı gereği verdiği yaşam etkisiyle birlikte, sağladığı huzuru da çok seviyorum ben. Nefes benim için bir şükür aracı gibi.

Metafor çok kullanırım; nefes gibi, hayat gibi gelen her şeyi böyle nitelendirebiliriz. Nefes oldu deriz ya hani.. Kimisi bir iğne deliği kadar imkan olur, kimisi sadece bir insan. Kimi umut olur, kimi inanç. Önemli olan nefes olabilmek, nefes alabilmek.

Öyle ki, yakın geçmişte gerçek manada bile nefes alamadığımı hissettiğim zamanlar yaşadım. İlk etapta sağlığıma yormuş olsam da çok şükür her şey süper görünüyor. Yine yırtmışız kefeni. Şu kefeni tam manasıyla yırtsak da darlanmadan kurtulsak diyorum, içinden çıkamıyorum. Bana nefes olan yemyeşil bahçemin içinde nefes darlığı çekiyorum..

Darlığın sonu ferahlıktır derler, buna sarılıyorum biraz da. Sonuna çıkan ferahlık daha önceleri ufak da olsa tecrübe ettiğim bir deneyim olduğu için olacak, biliyorum. Bu gelen darlıklar da çok şükür ki yaşanabilir bir halde oluyor. İnanç da var. O ferahlığa ya erişeceğiz ya erişeceğiz yani. Bu darlıkların karanlıklarına yeniden güneş doğacak. Güneş o bahçenin yeşilliğine vuracak. O güneş benim bahçemi bi’ kere yeşertti, daha da ne güneşin batmasına ne de bahçemin solmasına müsaade yok.

P.s: Her şey elimizde, dilimizde, kalbimizde. Nefes direkt kalpten gelir, yine kalbe döner.