Evet diyorum, doğdu güneşim

Bakıyorum da buralar hala dutluk. Bi’ türlü değerlendiremedim tam manasıyla. Ama faili belli zaten; ilgisizliğim. Yazmayı o kadar seviyorken nasıl oldu da bi’ çırpıda anlamadan bıraktım bilmiyorum. Hayır, beni yazmaya iten temel sebepleri eskiden beni okuyanlar hatırlayacaktır. O sebeplere sahip olduğum halde yazmamış olmak da işin asıl can sıkıcı boyutu. Neyse; özlediğim yere, özlediğim şeye güzel bir geri dönüş yapayım dedim. Bu çorak olmayan arazileri de yeşillendirelim tekrardan. Çekin sandalyeyi hele bi’, eee n’apıyorsunuz?

Aslında bu yazıyı ben geçen yıl yazmıştım. 16 Temmuz 2022’de. Yani en azından yazmaya başlamıştım. Ancak ne olduysa, girizgahtaki gibi anlamadan bıraktım yazıyı ve öylece kaldı. Yalnız işin garibi, yazının o günkü taslak haline yaptığım girişi birazdan göreceksiniz; ben hala aynıyım. Sadece bu sefer sebepler farklı… Lafı uzattım, anlatayım artık.

Ben kötüyüm (girişin bahsettiğim kısmı). Bu yazıyı yazdığım o gün hem 9 günlük –tam tatil olarak geçiremediğim– tatili bitirip eve dönmüştüm, hem de yazıya başlamadan az evvel bisikletle gezmek için bodruma indiğimde bisikletimin çalındığını görmüştüm. “Tüm motivasyonumla, az biraz kafa bozukluğuma rağmen oturup iki kelam yazayım dedim, daha da mahvettiler” demişim o gün. Bisikletimi bugün de arıyorum ne yalan söyleyeyim. Müthiş bir zihin boşaltma arkadaşı idi bana. O olmayınca yine geçen yıl yaptığımın aynısını yaptım, yıllar sonra bloguma sarıldım.

Taslak yazının son cümlesini de buraya ekleyerek yeni paragrafıma başlıyor ve günümüz olan 25 Ağustos 2023’e geçiyorum… “Başlığı güneş doğdu diye attık ama yemin ediyorum güneşin tepede olduğu saatlerde karanlıklara düşmüş gibi oldum.

Bu kısımlara çok dalıp da halihazırda bozuk olan haletiruhiyemi daha da mahvetmek istemem, seni de aşağı çeker çünkü. Yalnız bir şey diyeceğim; ben yazmayı harbi özlemişim. Fakat eski Emir’e nazaran çok farklı biri oturuyor artık karşında. Yani o yüzden ne denli yazarım, ne kadar sürdürebilirim gram fikrim yok. Ama bu yazı da bir milat, bir kilometre taşı olsun. Epey bir süre önce, güzel bir sebep vesilesiyle başlayan değişim rüzgarının kıpırdattığı yaprak misali bir hareketi simgelesin. Sitenin teması milattan önceye ait idi, yeni değişti. Ancak asıl değişimi logodan başlattım. Yeni logomu nasıl buldunuz?

2023 yılı ve 29. yaşım benim için bir anlam ifade ediyordu. Yaşadığım bazı olaylar vesilesiyle birtakım kararlar ve tavırlar almıştım kendi içimde. Bunun yanında 2023’e dair çok farklı bir hissim olsa da, başlangıç ve devam eden kısmı bile anlamlarına anlam kattı.

18 yıldır adım atmadığım Ankara’ya bu yıl adım attım. Geçen yıldan beri Anıtkabir ziyareti üzerine niyetlenmiş olsam da güzel bir vesile ile bu sene gitmiş oldum. 18 Mayıs o yüzden benim için bu yıl gerçekleşen güzel olayların başında geliyor. Yazıldı tarihe. Ardından süre gelen tatlı maceralarım, güzel heyecanlarım oldu.

Bu yaz nihayet kafamdaki o güzel ve huzurlu tatili gerçekleştirebildim. Yani huzur kısmını şöyle açıklayayım size; twitter’a dahi günlerce girmeyi unutmuşum. Üstüne yıllar sonra tekrar kamp yaptım. İlk deneyim tek gecelik olsa da asıl kamp tatilimiz çok daha farklı ve heyecanlıydı. Bozcaada’daydık üstelik. Fatih’i bilirsiniz, 17 yıllık kadim dostum. Onun sayesinde oldu her şey. Şaka maka bu herifle birbirimizin çok kahrını çektik de dönüp birbirimize sırt çevirmedik. Bu arada bu yıl sonunda hayallerine kavuşup rallide yarıştı ve 2 yarışta da 2.’lik elde etti. Kestane seniii.

Dedim ya konuşacak çok şey var diye, ben yazmaya dalınca başlık yazıyla abesle iştigal gibi oldu. Güneş dedik, ama güneşin en tepede kavurucu olanı değil. Kendisi kavursa da böyle manzaralık olanı. Gökyüzünü tuuupturuncuya boyayanı. Yukarıdaki görselde tam tasviri var güneşin. İzlemesi de öyle bi keyifli ki, anlatamam. Allah güneşimizin batmasını nasip etmesin, zifiri karanlıklara bizi göndermesin diyelim.

Şimdi soracaksın belki; güneş dedin, yazı dedin, güzellikler dedin ama ne anlattın sen? Valla beni biliyorsunuz, ben okumanız için yazmam, ama yazmak için illa bi’ sebebim olur. Sizin de ömrünüzden birkaç dakika çalmış oldum ama ben az önce seninle bir miktar dertleştim. Bana faydan oldu yani.

Fayda demişken; geceleri edilen dua güzeldir, sen dua et. Dua et ki güzellikler peşimizi bırakmasın, bizden ayrılmasın. Dua et ki güneşi olmayanların güneşi doğsun, güneşi olanlar renginde nefes bulsun.

P.s: Senin duana ihtiyacı var…