Etiket: sevgi

Bir insan düşünün ki…

seviyorum-merkez-behzat-cYok lan düşünmeyin. Zaten bu gece kıskançlığın uzayını yaşıyorum, bari siz yapmayın! Ha haksız da sayılmam, bu bir gerçek. Aklınıza getiremeyeceğiniz ızdıraplar çekiyorum. O ızdırapları çektiren kişiyi düşüneceğiz bu gece. Onunla ilgili konuşacağız. Ben rahatlamak amacıyla yazıyor olacağım bu yazıyı ama kulaklarımda hep şu sözler yankılanacak; “dünya dönüyor sen ne dersen de” …

Tamam ilişki namına bir şey yok. Sevmiyor da beni anasını satayım. Gram bir hissiyatı dahi yok. Ama gel gelelim, sıradan olan bendeniz Emir’e yaptığı şeyleri özel gibi hissettirse de aslında onlar özel değil. Ben özel sanıyorum tabi hep… Yani bana özel attığı fotoğraf olsun, bana sorduğu ileriye dönük özel soru olsun. HİÇBİRİ! Başka biri daha var. Seviyor onu. Lanet gitsin. Tamam, eyvallah ben de öyleyim, aynı kulvarda yürüyoruz aynı kişiye ama insan ister istemez kıyas batağının içine düşüyor.

“Sevecek beni, çok sevecek” derken…

kafa-karisikligiUzun süredir yazmadığımın farkındayım. Hem aklımdan hem de davranışlarımdan seziyorum bunu. İçimde öyle bir sıkkınlık ve bunalmışlık var ki, zor dayanıyorum. Çok zor… Çünkü yazı için her zaman laps diye fotoğraf ve isim bulabilen ben, küfür ettim. Evet evet ettim. Ederek de buldum. Fotoğrafı aldığım kaynak sitenin sayaç istatistiklerine baksa sahibi kim bu gerizekalı der. Kafamı si*eyim yazdım ve aradım. Google da benimle aynı kafada olacak ki karşıma bunu çıkardı. Helal! İsmi bulma meselem de çok garip. İçimdeki dert bir yana, dinlediğim şarkı etkili oldu. Çok sardım bu şarkıya bu hafta. İçindeki bir sözü tam başlık düşünürken işittim kulaklığımın derinlerinden: “… sevecek beni, çok sevecek derken…

Şarkı, laptopun ışığıyla aydınlanan koyu karanlık bir oda, dertler derya. Her şey hazırsa o halde başlayalım yazmaya değil mi ama? Dert ki ne dert…

Pek bi’ realistim!

agac-daliBirazdan okuyacağınız satırları yazarken pek bi’ hüzün doluydum. Birisi üzülüyordu, ben ise ona kat be kat üzülüyordum. Ona güzel şeyler söylemem gerekliydi. Aslında gereklilik değil belki de, içimden öyle geliyordu. Söylemek istiyordum. Dokundum kalbime. Konuş! dedim. Aktı sözcükler parmaklarıma, oradan da göynüne onun…

Realist olma sebebim ise, şu gördüğünüz gayet parlak renkteki fotoğraf ile konunun içeriğinin uyuşması… Bir yandan da gerçekleri görmem. Her ne kadar ben bunları düşünüp söylesem de, onun ruhunu ve yüreğini okşasam da, bana iyi geceler mesajımdan sonra “Sana da” diyebiliyor sadece. Biliyorum bunu. O öyle…

Ben senden asla vaz’çay’mam…

280138468_640Hababam Sınıfı’nda bir sahne vardı. Hafize Ana Tarih hocasıydı ve torpilli sanılan Ahmet’e şaka yapılacaktı. Şaban orada sözlü için ayağa kalktı ve hiçbir şey diyemedi. Kaldı sadece öyle. İşte bu yazıya başlarken öyle kaldım. Klavyeye götürmeye çalıştım ellerimi, Kemal Sunal’ın o sahnedeki el hareketleri belirdi gözümde birden. Çünkü aynısı ben yapıyordum. Çaresizdim…

İçim öyle dolu ki, öyle anlatasım var ki bir şeyleri; nereden başlayıp neyi nasıl kime anlatacağımı bilmiyorum artık. Anlatmamın sonuçlarını bile kestiremiyorum. Düşünsene, böyle bir karmaşa içerisindesin. Her an etrafında 5N1K var. ÇILDIRIRSIN! Kendi kendine bile düşünemiyorsun yeri geldiğinde. Hislerin bile engelli. Destek alması gerekiyor kalbinin dilini kullanabilmesi için. Olmuyor. Başarabilirsin ama yeterli gelmiyor. Aşk, sevgi, birliktelik tabirleri neticede. Tekel değiller, 2 kişi gerek. Sen yetemezsin aslaaa!

Ne yapayım ki ben şimdi?

what the fuck?Canlılar doğada yaşıyor. E her canlı da kendi doğası gereği kendine özgü davranışlar sergiliyor. Bu davranışlar aynı tür içinde bile farklılık gösterebiliyor. İnsan olarak aynı tür olsalar da Ali ile Ahmet’in kendilerine özgü olan farklı davranış sergilemeleri gayet aşikar.

Baba olay öyle bir şey ki, farklıyım ya. Kendime özgüyüm. Tipi karikatür gibi olan insanlar var ya, onlar farklı olur biraz; tipim haricinde yaşamım öyle benim işte. Karakterim öyle. Değiştiremeyiz ki değil mi? Herkes kalkıp da “takma be oğluuum” diyor bana. Ulan benim olayım bu. Takıyorum. Sayıyorum, görüyorum, fil gibi hafızayla hatırlıyorum, unutmuyorum, soruyorum, sorguluyorum, merak ediyorum, araştırıyorum. Özünde ise içimi rahatlatıyorum. Ben böyleyim. Ne kendimi sorgularım lan niye böyle yapıyorum? diye, ne de başkasına düşer bu.

Umursamazlık mı? HAH!

riza-kocaoglu-kaybedenler-kulubuİnsan oğlu öyle garip bir yapıya sahip ki… En basitinden ben, her an kendime şaşırıyorum. Beynen ve kalben kendime hükmetmem gerekir değil mi? Bazen bunu yapamıyorum. Kalbimden geçen ve aklımın, mantığımın doğru dediği şeyleri yapmıyorum. Neremle kontrol ediyorum kendimi, kaderimi? İnanın hiç bilmiyorum. Sadece o an nasıl yaşamak geliyorsa içimden öyle yaşamaya çalışıyorum.

Kimi zaman gurur yapıp ağır davranmaya kalkıyorum ya… İşte o zaman en komik olaylar oluyor. Oğlum ben yapamıyorum lan öyle şeyler. Fazla gurur göte vurur bende. Korkarım ağbi bir şey olacak diye. Ters teper belki, olmadık karşılık gelir falan diye korkarım, çekinirim. Karşımdaki insanın nabzına göre şerbet veririm hep. Alttan almaya alışık bir yapım var n’aparsın…