kadin-erkek-iliskisiÖncelikle belirteyim; ilişkiniz varsa kötüye götürmeyin. Hele erkekseniz, karşı cins götünüzden kan alır vallahi! Bu sebeple dengeyi korumakta fayda var. Gözünüzde fazla büyütmeyin de. Akışına bırakın. Değerli biri eyvallah, ama kimse mükemmel değildir. İlişkiler hayatta insana moral veren dönemlerdir bence. Misal, blogda şuan 82 yazı var. Bu 82 yazıyı ben 3 yılda yazmışım. Fakat nereden baksanız 82 yazının çeyreği 3-4 ay süren bir flört dönemimde yazılmıştır. Saymadım ama yakındır yani. Sonra n’oldu? Hayat enerjisi azaldı, meşgale olmayınca bloga da sırt çevirmiş gibi oldum falan filan. Pişmanım tabi. Aslında yine yazardım da asıl mesele ilişkinin hayatımızın her alanında bize bir ivme kazandırması… Neyse gelelim 7 vakaya…

  • Otoriter olmayın. İlişkide konulara göre her iki tarafın da sözü geçmeli mutlaka. Yani yemeğe çıkacaksanız biriniz restoranı seçerken diğeriniz de after party için mekan tercihi yapmalı. Yoksa her kararı biri verdi mi işler boka sarar vesselam…
  • Bir elmanın iki yarısı olamayabilirsiniz. Bunu her kadın/erkek ister. Birbirlerini tamamlamak, uyumlu çift olmak herkesin hayali. Ama aslolan bunu gerçeğe dönüştürebilmek. Sizde eksik olan tarafları tamamlamasını istiyorsanız, kafanızda kurduğunuz kimliğe bürünmek zorunda. Olmuyorsa da pek şaaapmayın siz onu…
  • Bağımlı olmayın. Bağımlılık kelime anlamı itibariyle her koşulda zaten kötü. O yüzden ilişkide asla karşı tarafa bağımlı olacak duruma gelmeyin. Her şeyinizi paylaşıyor olmanız elbette güzel bir şey fakat onun sevdiği mekanlara bayılacak raddeye gelmeniz hatta ve hatta kendi arkadaşlarınızla gezerken bile o mekanları tercih etmeniz problemdir.
  • Kimse mükemmel değildir. Sen İngiltere prensi olmadığın için karşındaki de kraliçe olamaz paşam. Tabi sen de dışarıda baba evindeki gibi prenses olamadığın için her koşulda bir beyaz atlı prens bekleme piremses. Kısacası mükemmeliyetçi olma. Diyelim sevgilinizin mükemmel olmasını istiyorsunuz. Maalesef, kısa sürede biter o iş. Arkana yaslan ve ilişkinin keyfine bak. Yani carpe dieeem, başka da bir şey demiyem…
  • Geçmişe takılı kalmayın. Ne demiş ünlü düşünür? Geçmiş geçmiştir, hala acıtıyorsa demek ki geçmemiştir. Geçmişte takılı kalmanın alemi var mı allasen? Tabi iki türlü geçmişe takılı kalma durumu var. Birincisi; karşı tarafa daima geçmişiyle ilgili suçlarını yüzüne vurmak. Oldukça ağır bir durum. Adamı yıpratır. İkincisi ise geçmişteki ilişki kalıntıları. Eski sevgiliyle gidilen restoran, eski sevgilinin yaptığı jest vs. karşınıza çıkabilir. Kaldı ki ikinci durum en ağırı. Eski defterleri açmanın da alemi yok. Dedik ya, geçmiş geçmişte kaldı…
  • Gerçek dürüstlük yalan söylemektir. Tabi bu dediğim daima geçerli olan bir kanı değil. Dürüstlükten şaşmamak ilişkilerin yanı sıra aslında hayatımız için oldukça güzel bir kilometre taşı. Fakat ilişkide sözüm ona beyaz yalanlar söylemek de gerekiyor. “Kilo aldım mı ben?” sorusuna dürüst yaklaşımınız sizi uzak diyarlara götürebilir. Tabi gerçekten kilo aldıysa…
  • Hatasız kul olmaz. Fakat hatalar silsilesi de olmamalı. Ufak yanlışlar ve hatalar olacaktır. Bunlar affedilir de zaten. Ama bunun da bir dayanma eşiği olsa gerek. Bu affetme çizgisini aşmamak hatta bu çizgiye erişmeye zorlamamak lazım. Yoksa en ufak şeylere tahammülsüzlük başlar ve ok yaydan çıkar benden söylemesi.

P.s: Neysen o ol. Karşındakini değiştirmeye çalışma. Kendi hayatını idame ettir ve anı yaşa!