Selamun aleyküm ihtiyarlar! Ben naçizane bu blogun oluşturucusu, administreytırı, webmasterı, grafikçisi, editörü, moderatörü ve senin bu yazısını okumaya değer verdiğin sahibi bir arkadaşınım. Adım Emir. Her yere yazdım zaten, sitenin adresi dahil, egodan dolayı değil ama yanlış anlama sakın sayın dinleyen.
Kendimi anlatmak istedim. Sürekli yazılar yazıyorum, bir şeyler karalıyorum. Belki sen de bunları okuyorsun. Ama beni ne kadar tanıyorsun da okuyorsun? Bir insanı okumak, dinlemek iyi bir şey olabilir ama anlamak için tanımak gerek. Fotoğraflarla yürüyelim 19 yıl 5 ay 14 gün boyunca bakalım…
1994 yılında -evet evet, sen de büyük sanıyordun beni di mi? 94’lüyüm la- 3 Mart günü dünyaya geldim. Saat meselesi karışık. 12:20 suları ama son anda talihsizlikten dolayı sezercik yaptıkları için beni, o ışığı 12:20’de görmeme rağmen birkaç saat sonra yedim şaplağı doktordan.
1998 Aralık 21’e kadar paşaydım. Ta ki şu yandaki fotoğrafta benim hemen -bana göre- sağımda bulunan sarı yaratık doğana kadar… Bakmayın sarı olduğuna, şimdi benimle aynı boyda -4 yaş küçük olmasına rağmen- ve gayet siyahımsı kumral. Kumral da olmayabilir.
Yaratık dedim, çünkü oyuncaklarımı kırmasından tutun cıyaklamalarına kadar her türlü zarar ziyandı. Kımıl zararlısı bildiğin. Hiç unutmam, 1. sınıfta giderken beşiğinin altında 1 koli meyve suyum vardı. Ondan saklıyorduk, gizlice atıyordum beslenme çantama. Araklıyordu hergele. Solumdaki de kardeşimle arasında 6 ay fark olan kuzenimiz. Emmi oğlu Tayfun.
İlkokul 1. sınıf diyordum, tam kabustu benim için. İlk yarıyılda 6-7 tane öğretmen değişmişti. Çok sevdiğimiz dünya tatlısı ilk öğretmenimiz Serpil Öğretmen daha 15. gününde tayin olmuştu bile. Ama düşünüyorum da, hayatta olan şeyler hiçbir zaman tesadüf değildir benim için. Belki onun tayini de öyle değildi…
O sancılı eğitim yılı zindan oldu. Babam dahil 3-4 veli baba TBMM’ye çıkartma yaptılar. Zamanın Bursa milletvekili olan Turhan Tayan ile bizzat görüşüp bu işe el attırdılar. TBMM’den Vali, İl Milli Eğitim, İlçe Milli Eğitim en son da okul müdürü Rafet Hoca derken Didem Öğretmen geldi başımıza. Biz de nihayet güzel bir okuma bayramı ile ilk yılımızı bitirdik. Tabi bu sıralar 1/A sınıfının öğretmeni Erdem Öğretmen bize kurs veriyordu. Gönüllü olarak. Allah razı olsun ondan. Derslerden geri kalmadık sayesinde. Ben okuma-yazmayı 5 yaşımda öğrenmiştim ama herkes benim kadar şanslı olmayabilirdi…
Kursun bir gününde benden ailemi çağırmamı istedi. Şüphelendiler ama o denli kuşku yoktu. Yaramaz biri olmadığım için kavgaya karışmazdım. Nitekim öyle de oldu. Beni 1. sınıftan direkt olarak 3. sınıfa atlatmayı teklif etti ve elinden geleni yapacağını söyledi. Ailem karşı çıktı. Yaşıtlarımla, ayaklarım yere sağlam basarak büyümem gerektiğini söylediler. O zaman başka yol çizildi. 1/A sınıfı okulun pilot ve özel sınıfıydı. Kliması, su makinesi, 72 ekran televizyonu, bilgisayarı, projeksiyonu falan vardı. Beni 1/A sınıfa aldılar. Yine uğraşlar, dilekçeler derken ben artık 2/A ile devam etmeye başladım.
Erdem Öğretmen ile tanışmam Serpil Öğretmen’in tayininden sonraki diğer kader taşım bence. Yavaş yavaş yol döşeniyordu. Erdem Öğretmen sayesinde bilgisayarla tanıştım, internet gördüm. İçli dışlı oldum. Çok olacak ki, 4. sınıfta power point sunusu hazırlayıp sınıfta ders anlatabiliyordum. Bize de çok güveniyordu. Bir keresinde bir matematik sınavının kağıtlarını sınıftan 5-6 kişiye dağıttı eşit olarak. Evde kağıtları okuduk tek tek. Puan verdik arkadaşlarımıza…
Lise zamanı gelince hep bu verilen emeklerin karşılığını alıp anadolu lisesine yerleştim. Hedef PDR idi. Nerdeee… 10. sınıfta gördüğüm Psikoloji dersinden dolayı nefret ettim. Haliyle de vazgeçtim. Başka fotoğraf daha koymayı düşündüm ancak şuan laps diye ulaşacağım fotoğraf yok elimde… Ben de 10. sınıfa ait bir fotoğrafımı koyayım buraya, onunla süsleyeyim yazıyı.
İlk sene herkes ortak ancak 2. sınıftan itibaren bölüm seçiyorsunuz bildiğiniz üzere. Ben de TM seçtim doğal olarak. PDR kafası var ya… 2 sene TM’de kalıp son sene sözel bölüme geçtim.
İletişim Fakültesi kafası oluşmaya başladı çünkü yavaş yavaş. Lise 1. sınıfta tıpkı ilk okul 2. sınıfta olduğu gibi bilişim üzerine ilgi ve alakamı keşfettim. Bu sefer web ağırlıklıydı. Forum siteleri, blog siteleri kuruyordum. Kodlarla ve grafiklerle oynuyordum. Bir yandan haber sitelerinin bazılarında editörlük yapıp, sanal radyolarda müzikler çalıyordum. Bu blog işinin temelleri ta 2010’a dayanıyor yani.
Grafik işleri DJ arkadaşlarıma afiş yapmaya sürükledi beni. Oradan da organizasyonlarda boy göstermeye. Lise 3. sınıfta bir okul festivalinde sahne almıştık. İlk konserimizdi. Menajerlik yapmaya başlamıştım amatör-patatör. DJ’im vardı, sahne alıp insanları eğlendiriyorduk. Aslında ticaretten ziyade sevdiğimiz işi yapıyorduk. Çocukluğumdan beri ticareti de severim. Hep bir bakkalım olsun istemişimdir…
2011 yılıydı işte. Ben de lise 3’e gidiyordum. Facebook’tan liselerin bahar festivalleri için açılmış etkinliklerine bakıyordum. Organizatör olarak adı geçen kişiler genelde okul başkanlarıydı. İrtibata geçip DJ çıkartmak isteyip istemediklerini soruyordum. İlk bağladığımız konser Atatürk Anadolu Lisesi’nindi. Sahne alacak tek grup TNK idi. Tek grup çok boş bırakırdı eğlenceyi. Anlaştıktan sonra hem warm-up -yani ön performans- hem de after party yaptık.
Yaklaşık 600 kişiyi, lise öğrencisini TNK grubundan önce eğlendirdik. TNK ile hem hareketli hem duygusal şarkıların ardından geriye kalan 450 kişi ile çılgın gibi dans edip Kültürpark’ı inlettik. Organizasyon ekibindeki herkese sonsuz teşekkürler. İlk işimizdi ve gayet zevk aldık. Bizleri kırmadılar, onlar da çok iyi iş çıkarttılar.
O kadar ciddiyete bindirip işleri arabamızla gittik okula. Akredite kartlarımız vardı. İsimlerimizin yazılı olduğu. İş prensiplerini severim!
Oralardan buralara geldik. Son sınıfa geldikten sonra YGS ve LYS adındaki 2 telaş beni bekliyordu. OKS’de olduğu gibi fazla uğraşmadım ama yine de istediğim bir yeri kazandım.
Ege Üniversitesi / İletişim Fakültesi / Gazetecilik
2012 yılını üniversiteden tutun daha farklı şeylere kadar iyice bir yorun. Benim için acayip özel bir yıl olduğu ortaya çıkar. Çok aşikar…
Bu işlere devam ettik. Ben yine Efe’ye ve diğer DJ’lere afiş tasarladım. Partiler oldu, onlar için tasarımlar oluşturdum. Bir yandan da hala web işleri yapıp sıradan hayatımı sürdürüyordum.
Şans mıdır yoksa bal mıdır bilmiyorum ama 2012 yılında çok acayip şeyler oldu. Giriştiğim işler, tanıştığım kişiler ve canlı izleme fırsatı bulduğum dünya starları… Ama hepsi benim asosyal denilen hayatımdan geldi. Bilgisayarımdan, internetimden, sosyal medyamdan ve bunlara kafa yormamdan…
Efe’nin lisesi de bir sonraki sene bahar festivali yapmaya karar verdi. ŞŞAL-FEST ’12. Mayıs 2012’de gerçekleşen festival için Alexandra Stan getirildi. Bursa’nın bence en sağlam konserlerinden biriydi ama ilgi konusunda aynı şeyi söyleyemem. Bizi, yani organizasyon işlerimizi bir tık üst seviyeye taşıdı bu konser. Akredite kartımızı baştan tasarladık, ekip olarak sayıyı arttırdık ve daha profesyonel çalışmaya başladık.
Levent Aydın. Ekibin yeni DJ’i idi. Efe ile birlikte Haram Geceler isimli eski bir şarkıya yaptıkları yeni club remix düzenlemesi ile bağlar oluşmaya başlamıştı zaten. Bir ilk oldu ve ardından remix piyasasında amatöründen ustasına ne kadar DJ varsa Haram Geceler için kolları sıvadılar. Ortaya bizim ekipten sonra çok proje çıkartan oldu ama bunu ilk başlatan bizlerdik…
Alexandra Stan’i canlı izleyip dinlemenin yanı sıra kuliste onunla tanışıp, ufak sohbetin ardından fotoğraf da almayı ihmal etmedik. O günü ölümsüzleştirdik bir nevi. 2012’deki her şeyin bir başlangıcı oldu bu.
Yazı olarak konuyu fazla devam ettirmeyeceğim. Bunun yerine fotoğraflarla aktaracağım her şeyi.
Sosyal medya bana ilk olarak 29 Haziran günü kazandırdı. Alexandra Stan’den sonra 2 gol birden attım. Bir gün sonra, yani 30 Haziran’da UNILIFE Organizasyon’un Küçükçiftlik Park’ta gerçekleştireceği PITBULL konseri için oyuncu/manken Didem Erol’dan davetiye kazanmıştım. Hem onunla tanışıp sohbet edecektik, hem de onun misafiri olarak PITBULL’u canlı dinleyecektik.
Üniversite sınavını atlatmaktan ziyade eğlenceler rahatlatıyordu beni. Ehliyet işini de halletmiştim. Kurs, sınavlar falan derken her şey bitmişti. 31 Ağustos’ta da Bursa’da idolüm olan Burak Yeter’le tanışma fırsatı buldum ya… 🙂 İmzalı live set CD’lerimi de kaptım tabii. Bir albümü vardı imzalı, bu da eklenmiş oldu.
Ege’yi kazandım. Kayıt, yerleşme falan derken ehliyet sınavını ve KPSS’yi de atlattım. Sıra geldi Ağustos ayında yine twitter’dan davetiyesini kazandığım LMFAO konseri için İstanbul’a gitmeye! Ali Kaan konaklama için bana evini açtı, onunla beraber konsere gittik. 2 tane davetiyem vardı. Bir de basın gişesinde öğrenmez miyiz, davetiyeler sahne önü VIP! Sömürdük eğlenceyi. Çok iyiydi…
Okula devam ederken her hafta bir etkinlik oluyordu, ona katılıyordum. Ünlülerle söyleşiler, mini konserler, gösterimler vs.
Bunlardan 3’ü biraz önemliydi benim için. Oğuzhan Uğur söyleşisi, Ertem Şener söyleşisi ve Reklam Oburları Kampüste gösterimi. Oğuzhan Uğur ve Ertem Şener’le tanışıp konuşma fırsatı buldum. Reklam Oburları’nda ise Depeche Mode’un 17 Mayıs’taki İstanbul konserine VIP davetiye kazandım. Evet, yine! Ama konser ertelendi ve tarihi hala meçhul…
Radyo Fenomen’de Ege Üniversitesi’nin Etkinlik Temsilcisi oldum. Onun yanı sıra bizim fakültenin de öğrenci konseyinin etkinlik temsilcisi oldum. Fakülte için 2 etkinlik gerçekleştirebildik ve hayli de ses getirdik. Fakültede 2 kere bir ilk gerçekleştirdik. İlk futbol turnuvası ve ilk gezi. Beyaz Show ve İstanbul Gezisi yaptık ayıptır söylemesi…
İşte ben böyle biriyim. Çok uzun anlatıp yormak istemedim. Görsellik kattım. Daha koymadığım fotoğraflar ve anlatmadığım olaylar var. Fazlaca… Ama şöyle özet geçeyim; boş zamanlarımda değil de her zaman yemek yerim ve takdir-e şayan olduğuna kanaat getirdiğim yemeklerin fotoğraflarını çekip Instagram’da paylaşırım. Konserlere giderim, eğlenirim. Blog yazarım. Grafik tasarımıyla uğraşırım. Şuan bu bloga yeni tema hazırlıyoruz. Çizimini tamamladım, kodlama işleri tamamlanıyor. Ve hayat devam ediyor…
Bunlar da dostlarım… Çok sevdiğimden, en sevdiğimden…
Son olarak dün bir VIP davetiye daha kazandım! 😀 Bu sefer kombine. :p 30-31 Ağustos’ta İstanbul’da gerçekleştirilecek Vestival için. 50 Cent, LMFAO’dan SkyBlu, Inna, Akon, Ne-Yo, Far East Movement ve 12 DJ! 2 günlük bir festival ve eğlenmekten gebermek istiyorum! Make some noise!
Fener’in maçı var!