Günlük Hayattan
Her gece olduğu gibi dün gece de sahura kadar oturuyordum. Birden twitter’da bir arkadaşımın yaptığı RT’ler ve Taci Kalkavan’ın öfke dolu söylemleri gözüme takıldı. Herkes bir kızdan bahsediyordu ve bir twitter fenomeninden. Kızın uygunsuz içerikleri olduğu söyleniyor ve fenomen olduğu söylenen kişinin de bu içerikleri paylaşarak rant sağladığı ve kızı zor duruma soktuğu ortaya atılıyordu. Hashtag açılarak kızın hesabını spamlama kampanyası başlatıldı ve hesap ile uygunsuz içerikleri daha fazla ifşa olmadan ortadan kaldırıldı.
Hashtag üzerinden tweetleri okuyarak durumu anlamaya çalışırken birden karşıma absürt bir fotoğraf çıktı. 14-16 yaşlarında bir kız, üstsüz bir fotoğraf. Meseleyi anladım. İlerlemeye devam ettim, bahsi geçen fenomenleri de buldum. Önce 1 taneydi, sonra dalga muhabbeti yapan 2 kişi olmuşlar söylenenlere göre. Ben hala dışarıdan izleyip anlamaya çalışıyorum. Bugün de biraz sözlükleri karıştırdım ve edindiğim bilgiler gerçekten kafa karıştırıcı oldu. Sosyal medyanın etkisini bir kez daha görmüş olduk.
Babam gidiyoruz dediğinde 13 yaşındaydım.
Evim diye bildiğim toprakları bırakıp, Türkiye’ye doğru yola çıktık. “Türkçe bilmiyorum ki, okula nasıl gideceğim” diye düşünüyordum. Babamın çok fazla parası da yoktu. Okula gitmek yerine bir fabrikaya girdim. Artık işçiydim.
Yıllar geçti. Ayten’i tanıdım. Hala işçiydim, hayat hala zordu. Evlendik ve üç çocuğumuz oldu. Çocukların hepsi güzel olur da, nedense en küçük olan hep daha farklı bir yere konur ya, işte bizim ufaklık da bir başkaydı. Daha annesinin karnındayken bile rahat durmuyordu. Benim diyen forvet öyle tekme yememiştir, Ayten’in yediği kadar. Yani 9 ay boyunca bir hakem olsa yanımızda, her gün çift sarıdan kırmızıyı yerdi. “Bak hanım, senin oğlun bu gidişle futbolcu olur” demiştim.