Korkulmaz! Selamun aleyküm… İlk defa destursuz direk başladım yazıya ama başlıktaki sorunun cevabını vererek giriş yapayım dedim. Gerçi bu cevabı pek benimseyememiş olsam da şu sıralar, mevcut durum bu yönde. Ürkmek tadında bir korku da değil bu. Olumsuzluğa alışmışlık diyebiliriz. Müzmin bekar, kronik yalnız ve sevgiden yoksun. Aynı kapıya çıkıyor hepsi benim nezdimde. Düşünüyorum bi’; nasıl seviyorduk? Cevap bulamıyorum. Hadi sevmeyi becerdik, bu sefer kaybetmemeyi nasıl başaracağız? Kaybetmeye alışmışız çünkü bu hayatta. Ya birilerini kaybetmişiz, ya kendimiz kaybolmuşuz. Üstelik hep 1-0 geriden başladığımız yetmiyormuş gibi bir de üzerine mağlup olmuşuz…
Etiket: kalp
Düşünüyoruz, o halde varız. Hatta insanız. Gerçi insan bedeninde olan herkes insan değil ya; fazla şaapmayalım o konuyu şimdi. Asıl mesele düşünce sistemimiz biraz da. Neremizle düşünüyoruz? Kaba etiyle düşünenlerin bol olduğu bir dünya zamanında yaşadığımız için alternatifimiz fazla. Bunlar saygı körü insanlar. Bir de gönül körleri var. Asıl meselemiz onlar. Beyinleri yerine kalpleriyle hareket ederler. Ayakları yerden kesilmiş, varlığını tamamen aşık olduğu veyahut kendisine ait hissettiği kişiye adamışlardır.
Gün geçmiyor ki ben yine bir yazı yazmak istemeyeyim, yazmayayım… Yine dizi izlerken geldi aklıma. Yine konuşacağız aşk, erkekler ve kadınlar üzerine. Her zamanki gibi aşk görünce saçmalayıp gö*ü başı dağıtıyoruz işte. Şaşırmıyoruz buna tabi ki…
Bugün bir şey okumuştum. Kalp beynin önüne geçiyor ibaresi dikkatimi çekti. Öyle değil mi sizce de? Yani bi’ yerden sonra onunla düşünmeye başlıyorsun. Onun kararları doğrultusunda hareket ediyorsun. Vicdanınla ve duygularınla yönetiyorsun kendini, öyle çözümlüyorsun her işini. Yaptıkların doğru mu yanlış mı orası büyük tartışma meselesi olur. Doğru olan senin kalbindeki, içindeki ferahlıktır aslında. Yanlışın azabını deden değil sen çekeceksin değil mi? Başını o yastığa koyduğunda düşünecek tek şeyinin saydığın koyunlar olmasını istiyorsan vicdanını her daim rahat tut kardeşim…
Her şey yalan anasını satayım ya… Evet evet, her şey. Yeri geldi mi sevgi bile… Bu sevgiyi sadece gönül ortaklığı ya da aşk olarak düşünmeyin. İnsan canım dediği kişinin bile ağzına şuursuzca sıçabiliyor. Hem de hissetmeden ve zorlanmadan… Ağır geliyor değil mi? Yapamaz diyorsunuz, gönlü el vermez onun diye düşünüyorsunuz. Yok kardeşim öyle değil işte. Ben tescilledim. 10 gün tuvalete çıkamayan biri gibi çok da iyi sıçıyor.
En kötüsü de her şeyden sonra olayı yavana atmak, atmaya çalışmak. Sıçıp üzerine tüy dikmek yani anlayacağın. Kolay mı peki? Kolay mı sanıyorsun? Her şey ‘sen’ mi? Senin etrafında dönmüyor bu dünya arkadaş! Hepimiz bu dünyada bir kuluz. Senin beni, bizi incitmeye hakkın yok! Bu bünyeyi yaralamaya hakkın yok! Belki kendim kaşındım, sana fazla alıştım. Belki ben geldim sana. Açtım tüm kapılarımı, tüm kalbimi. Can-ı gönülden sevdim seni. Ama böyle olması bu hakkı mı verir sana? Sende de kalp var. O da çalışıyor, işe yarıyor. Kullandın mı? Allah o kalbi sana hisset diye verdi. Sev diye verdi.