Selaaamun aleyküüümmm… Otobüs kapısı misali besmele çeken teyzeler gibi “Bisssmillah…” diyerek başladım bu yazıya. Hoşgeldiniz sayın eski ve yeni dinleyenler… Gördüğünüz üzere 8 Ağustos 2016’dan bu yana hiçbir şey yazmamışım. Mikemmel bir tablo diyemiyorum şelale sever dayımız gibi… Beni -siz eskiler- bilirsiniz, yazıya girmeden önce Allah’ın selamını verir öyle başlarım. Selamı verdik, sıra özette. Spoiler veriyorum; bu yazıda malum dizi hakkında bir gram bir şey bulunmamaktadır. Neden bu başlığı attın yavşak diye soranlarınız olacaktır. Yavşak diye sormazsanız iyi de… Neyse; son günlerde ota boka bu isimli konseptler yaptıkları için bu geldi aklıma. 19 ay sonra bloga ilk defa yazı yazıyorum ne başlığı atabilirim diye düşünemedim haliyle. Olsa olsa ihanet senaryosu olur. Nitekim biliyorsunuz ki burası benim için evlat gibiydi. Kah ağladık, kah güldük. Kah sevindik, kah ihanete uğradık. Birincilik alıp ödülle de taçlandırdık. Amma velakin ben burnu doğrultamadım son yıllarda işte…
Etiket: emirdoan
Seelamun aleeyküüüm!!! N’aber? Gelmedi sizden bi’ haber… Final dönemi malum, ne kadar iyi olabileceksem o kadar iyiyim ben de, n’olsun. Bursa’da olsam motivasyon tavan yapardı da hep İzmir’in berbat soğuğundan bunlar biraz da. Başıma 1 haftada neler neler geldi bir bilsen… Anlatıyorum, dinle!
Yılbaşı tatili 4-5 gün diye babamdan telefon geldi. Final öncesi moral olur belki diyerek Bursa’ya çağırdı beni. Kafa rahat daha iyi çalışırım sınavlara diye düşünmüş. Yorulmayayım dedim, çalışmazsam da pişmanlık duymayayım dedim. Ta ki salı gününe kadar… Salı günü herkesten kar fotoğrafı gelmesin mi? Orada kafayı yedim ben…
Peeeh! Buraya yazmayalı bi’ hayli olmuş; affola! Blogum ile Aydın Doğan Vakfı (ADV) tarafından bu sene 26.’sı düzenlenen Genç İletişimciler Yarışması’na katılmıştım. Nitekim bir süre önce finalist olarak ilk 3’e girdiğimi ve ödül almaya hak kazandığımı da öğrenmiştim. Ancak ne hikmetse buraya bi’ türlü yazamadım bu sevincimi. Sosyal medyada kaldı sadece.
Ve o an geldi! 11 Aralık Perşembe günü Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Aydın Doğan Vakfı 26. Genç İletişimciler Yarışması‘nda İnternet Yayıncılığı-Blog kategorisinin 1.’si oldum!
Hi guys! The Mentalist izlemekten artık konuşmam değişecek. Selam genşler. Yazı yazmak geldi içimden. Aman diyeyim, kötü düşünmeyin. Melankoliden yazmıyorum bu gece. Hatunla aramız iyi tü tü tü meaşallah! Ya dedim ben iletişimci adamım. E 3-5 güne fotoğraf makinem de geliyor. O zaman yeni kategori açalım! Sosyal biri olmamama, bilgisayardan yatmak için kalktığımda uyuyana kadar telefonla sosyal medyaya devam etmeme rağmen ayy çok sosyalsin yeaa =)) durumlarıyla karşılaşıyorum. Tamam, geziyorum. Konserlere gidiyorum da gündelik zamanda sıfırım anasını satayım!
İşte bundan mütevellit ben de Maceralar kategorimi açmış bulunuyorum. Bu yazı ile de siftahını yapıyorum sizlerle beraber a dostlar! Hep beraber göreceğiz ne halt yediğimi. Yazı bulamazsam geçmiş zamanlarda yaptığım maceraları da yazarım artık buraya, sen de okursun di mi?
Bu yazı sanırım yazdığım en uzun yazı olacak. Aycan gibi ben de uzun döşeyeceğim satırları bu gece. Hatta ona tavsiye ettiğim Radyo Fenomen’in Fenomen Clubbin’ podcastlerinden 10 Ağustos gecesine ait olan kaydı dinleyerek yazacağım. Leyla ile Mecnun’da da dendiği gibi, olaylar olaylaaarrr…
Bugün gayet iyi bir gündü benim için. Hayatımda arkadaş, dost olarak en üst rütbede sevdiğim insanların sayısı 2 elimin parmakları etmiyor. Onlardan 4 tanesiyle koca bir gün geçirdim. Onlar sayesinde iyi oldu zaten.
Nurbanu’nun doğum gününü bayram dolayısıyla rötarlı kutladık. Seda biz 3 erkeği yine çıldırttı. Pasta dilimi Onur’a az kesilmiş olarak geldi. Mert’in fotoğraf makinesinin şarjı dayanamamıştı falan. Kutlamadan sonra hep beraber FSM Bulvar’ına geçtik. Nurbanu’nun doktor işini beklerken McDonalds’ta dondurma yeyip makara yaptık biraz. Seda da iyi tırstı ha. 🙂 Oradan Nurbanu’ların eve geçtik, güzel bir makarna ve çiğ köfte ziyafeti yaptıktan sonra koyu sohbetle devam ettik gırla muhabbet olan geceye.