Etiket: blog

Gülümsemek üzerine…

Adeti oldu artık buranın böyle giriş; selamun aleyküm… Nasssınız? İzin günümde evde boş boş vakit geçiriyorum ben de n’aaapim… Gün içi aktiviteler boş olsa da aslında kafa dolu. Birkaç şey takıldı kafama, cidden merak ettim. Bugüne kadar YouTube kanalları gibi sizlerden yorum, beğeni, geri bildirim vs. hiç istememiştim. Sanırım bu yazıda merakımı gidermek ve sorunları görebilmek adına böyle bir şeye başvurmam gerekecek. 2012 yılından beri, 6. yılı dolacak blogun, namütenahi bir şekilde bana katlanıp yazılarımı okuyorsunuz. Daima sizlerden gelen bir şey olmadan, kafama dank ettikçe yazdım. Ama bu sefer sizlerden bu yazıyı okuduktan sonra kendiniz için biçtiğiniz bir pay varsa benimle paylaşmanızı rica ediciiim. Neticede 3-5 avuç insan takılıyoruz burada, sizlerin de beni kırmayacağını düşünüyorum…

La Casa de “Blog”

Selaaamun aleyküüümmm… Otobüs kapısı misali besmele çeken teyzeler gibi “Bisssmillah…” diyerek başladım bu yazıya. Hoşgeldiniz sayın eski ve yeni dinleyenler… Gördüğünüz üzere 8 Ağustos 2016’dan bu yana hiçbir şey yazmamışım. Mikemmel bir tablo diyemiyorum şelale sever dayımız gibi… Beni -siz eskiler- bilirsiniz, yazıya girmeden önce Allah’ın selamını verir öyle başlarım. Selamı verdik, sıra özette. Spoiler veriyorum; bu yazıda malum dizi hakkında bir gram bir şey bulunmamaktadır. Neden bu başlığı attın yavşak diye soranlarınız olacaktır. Yavşak diye sormazsanız iyi de… Neyse; son günlerde ota boka bu isimli konseptler yaptıkları için bu geldi aklıma. 19 ay sonra bloga ilk defa yazı yazıyorum ne başlığı atabilirim diye düşünemedim haliyle. Olsa olsa ihanet senaryosu olur. Nitekim biliyorsunuz ki burası benim için evlat gibiydi. Kah ağladık, kah güldük. Kah sevindik, kah ihanete uğradık. Birincilik alıp ödülle de taçlandırdık. Amma velakin ben burnu doğrultamadım son yıllarda işte…

Genç İletişimciler’den ödüllü blog!

26-aydin-dogan-genc-iletisimciler-blog

Peeeh! Buraya yazmayalı bi’ hayli olmuş; affola! Blogum ile Aydın Doğan Vakfı (ADV) tarafından bu sene 26.’sı düzenlenen Genç İletişimciler Yarışması’na katılmıştım. Nitekim bir süre önce finalist olarak ilk 3’e girdiğimi ve ödül almaya hak kazandığımı da öğrenmiştim. Ancak ne hikmetse buraya bi’ türlü yazamadım bu sevincimi. Sosyal medyada kaldı sadece.

Ve o an geldi! 11 Aralık Perşembe günü Bahçeşehir Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Aydın Doğan Vakfı 26. Genç İletişimciler Yarışması‘nda İnternet Yayıncılığı-Blog kategorisinin 1.’si oldum!

Tam ortasındayım; varlığınla yokluğunun…

varligin-yoklugunTürkiye’de çok az kişinin şarkı sözleri beni etkiler. Bu kişilerden ikisi var ki can evimden vururlar. Biri rahmetli Aysel Gürel, diğeri ise Sezen Aksu. Türkiye müzik piyasasında çoğu sanatçının seslendirdiği şarkıların sözleri, yer yer müzikleri bu iki dev isme ait. Aysel Gürel’den Firuze tamamen içimi okuyan, beni bana şarkıyla anlatan bir şarkı gibi geldi. Sözlere ilk başlarda dikkat etmesem de o tınısı yetti bana. Aynı şekilde sözleri Sezen Aksu’ya ait olan Hakim Bey şarkısı da Mehmet Erdem’in sesinden hoş geliyor kulağımıza. Ama orada iki dize var ki, tam hislerime tercüman olacak cinsten…

Sussan olmuyor, susmasan olmaz;

Dil dursa hakim bey, tende can durmaz…

Cesaretten bir adım sonrası; aşk!

cesaret-ve-askNasılsınız ihtiyarlar? Biliyorum, arayı açtım biraz. Yazacak vakit yok, yazacak konu varla yok arasında. İlk fırsatımda yazmaya sözüm vardı kendime. İzmir’deki yeni evimizin temizliği 2 gün fena hırpaladı beni ve yarısı bitmedi bile. Bu akşam kıçım yer gördü de dinleniyorum adam akıllı. E durmuyorum, yazıyorum. Yazdıranlar sağ olsun babacım!

Bu yazımda esin kaynaklarım oluyor demiştim. Bu seferki o yazıma yorum yapan bi’düşün, yani Aycan! Hatun yazıyor arkadaş. Cana yakın, sevecen, cimcime bi’ insan. He blog konusunda beni bi’ o kadar da içten içe teşvik eden de o yani. WordPress kalp Aycan diyorum başka bir şey demiyorum. Yaptığı temalar falan hep şaheser. Ve tamamen el işi, hanımeli yani. Önünde eğilirim be kızım nesin sen diyorum bazen. Bi’ de çok seviyorum kendisini, çünkü bloguma ondan başka yorum yazan yok! 😀

Hayat neler gösteriyor bize?

deli-sorularBu yazı sanırım yazdığım en uzun yazı olacak. Aycan gibi ben de uzun döşeyeceğim satırları bu gece. Hatta ona tavsiye ettiğim Radyo Fenomen’in Fenomen Clubbin’ podcastlerinden 10 Ağustos gecesine ait olan kaydı dinleyerek yazacağım. Leyla ile Mecnun’da da dendiği gibi, olaylar olaylaaarrr

Bugün gayet iyi bir gündü benim için. Hayatımda arkadaş, dost olarak en üst rütbede sevdiğim insanların sayısı 2 elimin parmakları etmiyor. Onlardan 4 tanesiyle koca bir gün geçirdim. Onlar sayesinde iyi oldu zaten.

Nurbanu’nun doğum gününü bayram dolayısıyla rötarlı kutladık. Seda biz 3 erkeği yine çıldırttı. Pasta dilimi Onur’a az kesilmiş olarak geldi. Mert’in fotoğraf makinesinin şarjı dayanamamıştı falan. Kutlamadan sonra hep beraber FSM Bulvar’ına geçtik. Nurbanu’nun doktor işini beklerken McDonalds’ta dondurma yeyip makara yaptık biraz. Seda da iyi tırstı ha. 🙂 Oradan Nurbanu’ların eve geçtik, güzel bir makarna ve çiğ köfte ziyafeti yaptıktan sonra koyu sohbetle devam ettik gırla muhabbet olan geceye.