expecto-patronumMerhaba, sayın dinleyen. Nasılsın? Ben mahcubum epey… Dile kolay Aralık 29’dan beri açmamışım içimi. Hadi bloga olan mahcupluğu geçtim, bünyeme yazık. Ama alışıyor ya insan bi’ yerden sonra içine atmayı, ata ata bozuk para biriktirir gibi dertleri yüklenmeyi. Ya kambur oluyor sırtımızda ya da kanguru misali kesemizde taşıyoruz evladımız gibi… Dert de değil asıl şey. Üzülüyorum. Hale üzülüyorum. İnsanların bu iyiliğe, sevgiye kadir kıymet bilmeyen gözlerle bakmasına, ona umarsızca sahip olmasına üzülüyorum. Hak etmeyene verilen, hak edenin es geçildiği bu dünya düzenine kendi adıma üzülüyorum. Özür diliyorum…

Güzellik algısının kalıplara sokulması gibi klişelerden sıyrılarak, kendi gözlemlerimle harmanlamayı düşünüyorum yazacaklarımı. Çevremizde her popülasyondan örnek insan var. Her görüşe, her düşünceye ait insanlar. Herkes aynı. Yerleşmiş algıya. Hiç kimseye kayıtsız şartsız açık değiliz. Bizim için “seven” ve “iyi insan” kalıplarına uyan tipler var. Karşımızdaki kişi ilk intibayı bırakan o anki dış görünüşüyle bu kalıplara uyuyorsa tamamdır. Yok uymuyorsa… Boşver gerisini!

Hatırlarsınız, İzmir’de İzban’da bir genç üzerindeki kirli kıyafetleri ve ayağındaki terlikleriyle seyahat ederken kitap okuyordu. Kokoş bir kızımız da bunu “entel olucam diye kendini yırtan izban kekosu, terliklerine bayıldım” şeklinde paylaşmıştı. İşte, kafamızda entel olan insanın giyimi farklı. Kötü giyinen insan kültürlü olamaz. Belki bir kadın için doğru adam olamaz. Çünkü parası yok ve kirli kıyafetleri var. Çünkü bu sevememesine bir sebep. Çünkü pahalı hediyeler alamaz. Çünkü medeniyet ve kültür kıyafetle, cebiyle doğru orantılı.

En üzüldüğüm nokta ise, gerçek sevgiye muhtaç olan ve sevilmeye ihtiyacın olan masum insanların bile bunu yapabiliyor olmaları… Tarkan bile “kır zincirlerini gel aşka kanalım seninle, yum gözlerini soluksuz uçalım göklerde” demiş. Bırak doğal akışına. Fırsat ver insanlara. Kimse Allah’ın en güzel şekilde yarattığı o yüzüyle iyi ya da kötü olamaz. Allah’ın en güzel şekilde yarattığı bir diğer organ olan kalptir önemli olan. Bir de vicdan. Kalp temiz kan pompalasa bile içini karartmak sahibine kalmış. Bırak sen kalbinin güzelliğine, çirkinliğine bak.

Kısacası şişman ya da zayıf, esmer ya da sarışın, uzun ya da kısa, fakir ya da zengin; klişelerden sıy-rı-lın. İnsanları kalıba sokmadan sevin. Çok güzel oluyor. Bir şeye kayıtsız şartsız inanmak kadar güzel bir şey yok. Tabi ki o doğru kişi olacak demiyorum. Sadece ön yargı duvarlarınızı hemen elinize bir çekiç alarak kırın. Bugün başlayın kırmaya. O duvarın büyüklüğüne göre anca yıkmış olursunuz zaten yargılarınızı.

Ne demiş ünlü şair ya da düşünür gibi janti bir giriş yapmak isterdim de, Tolga Çevik’in Patron Mutlu Son İstiyor filminden çok sevdiğim bir replikle yazıyı bitireyim;

www.emirdoan.com

Suda yalnızca batmamaya çalışanlar batar.

Yoksa sen de su, su da su.

Su nasıl batırsın suyu?