Sebebimiz kaybetmek…
Bazen düşünürüm, gerçekten hayata 1-0 yenik başlamak gerçeği var mı diye. Bazen de kendimi o gerçeğin içerisinde bulurum, yenik durumda olduğumu düşünürüm. Bazı olan olayları geri getiremiyoruz. Bir deyişle de olmadılaştıramıyoruz. Aç gözlü ve bencil insanlar hep kaybeder diye düşünürüz ya, biz aşk gözlülüğümüzden kaybediyoruz…
Aşkın gözü körmüş ya, aşk gözlülüğümüz işte bizi köreltiyor. O ne yaparsa yapsın, hangi kötülüğü bize yaşatırsa yaşatsın kabullenemiyoruz. Biz kaybetmeye mahkumuz deyip sineye çekiyoruz. Alışmışız hep kaybetmeye ne de olsa. Yaşama sebebimiz kaybetmek bizim. Öyle bir hale gelmiş ki artık, kötü bir şey yaşamazsak şayet “Allah Allah, bugün başıma taş falan yağmasın lan?” diye düşünmekten alamıyoruz kendimizi. Mesela ben, her gün şiddetle ağzıma sıçan insan bir gün bana iyimser yaklaştı mı binbir türlü senaryo türetirim. İnce hastalığa mı yakalanmadım dersiniz, gün saymadım mı… Bazen “aha” diyorum, “aha bu sefer gidiyor işte”; alışmışız ya kaybetmeye, kaybettirilmeye…
Hayatı tesbih yapıp sallayanlardan olmak fazla geniş olmak geliyor bana. Belki de benim gibi, bizim gibi olmayanlar için bizi bu karamsar dünyadan çekip kurtaracak şey hayatı ti’ye almak ya da dalga geçip, gülerek geçiştirmek. Hayat gayet ciddi ama. Hiç acımaz. Nereden mi biliyorum? Her gün yıpratıyor beni, nereden olacak?
Suçlusu biz değiliz de öyle hissediyoruz değil mi? Karşı taraf kızdığında ya da tartışma çıktığında sanki biz yapmışız da onun suçu yokmuş gibi. Kabullenmişiz kaybetmeye işte, ne kasıyorsun arkadaş? Sen haklı olsan da o artık seni kaybettirmeye mahkum edecek yine. Sana onu hissettirecek, sen de kabulleneceksin. O kazanacak. Sen saflığınla her gün daha fazla seveceksin onu. O her gün üzecek seni. Acımadan, bilmeden kıracak seni; hoyratça… Hor görecek işte, o böyle. Değişmez ki. Sen kazanmaya hazır mısın peki? Değiştirebilir misin makus talihini? Bir kere kazansan mesela, her şey alt üst olmaz mı? Aman diyeyim… Kazanırsan kazara falan, sakın götü başı dağıtma!
P.s: Makus talihini yenmek istiyorsan şöyle söyle; “Hiçbir pislik tek başına yaşayamaz. Bundan sonra sana en büyük yardımım, susarım!”
bidüşün
“kötü bir şey yaşamazsak şayet “Allah Allah, bugün başıma taş falan yağmasın lan?” diye” bu benim olayım! ben bunu hep yaparım! hatta çok da telaşlanırım bu gibi durumlarda. “nasıl lan.. nasıl kötü bir şey olmaz bugün. 24 saat?! yuh artık. bu işte bir terslik var dostum..” falan yapar, şaşkınlıktan ölürüm!
ben hep tesbih yapıp sallayanlardan, pollyanna olup “ama şu da var oley!” diye iyi taraf bulanlardan oldum ama, asıl böyle olan insanlara bir gün bir şey öyle bir etki ediyor ki, tüm o üstüne sünger çektiklerin açığa çıkıp bir kere daha kahrediyor. ve aynen şöyle; “Bir tek iyimserler intihar eder, artık iyimser olmayan iyimserler… Diğerlerinin, hiçbir yaşama nedenleri olmadığına göre, niçin bir ölme nedenleri olsun ki?”
makus talih, yenilmez bir canavar! ringde box eldivenleriyle bizi haşat etmeye hazır bir kas yığını! çok güçlü olmamız gerek çok!
Emir Doğan
“Öldürmeyen şey güçlendirir.” derler ya hani, cidden öyleymiş. Hiç yapamadığım şeyler yaptım. Kendimi tanıyamadım. Sosyal medya hesaplarımı kullanmıyorum, whatsapp’ı kaldırdım. SMS kullanmıyorum. Kafamdan çıkartmam gereken şeyleri çıkarttım ve sadece kendim için yaşıyorum!