Çocukken de gülmeyi severdim ben, hâlâ seviyorum. Komik hikayelere de gülerdim, görüntülere de. Bunların başında o sıralar şüphesiz Ata Demirer gelirdi benim için. Yaptığı taklitler, biraz da argo söylemleri güzel tad veriyordu. Çocukluk aklı, onlar çok komik geliyordu tabi. Sürekli gösterilerinden kesitler izler, dizilerini ve filmlerini takip eder, onlarla neşemi bulup gülmeye çalışırdım. Ama her gün makarna yenmez derler ya, işin rengi birkaç yıl sonra epey değişti.İlkokul yıllarımda Ata Demirer’e fena sarmıştım. Bir de Avrupa Yakası gibi dizi varken adamın esprilerine gülmemek elde değildi benim için. Cem Yılmaz da duayen biri, ancak çocukluk aklının verdiği yeti, onun esprilerini anlamama yetmiyordu. Bir keresinde akraba ziyaretinde Cem Yılmaz’ın eski gösterisini izliyorlardı. Yanlış hatırlamıyorsam “Bir Tat Bir Doku” gösterisiydi. İzliyorum izliyorum, yok arkadaş! Ne bir şeyler anlayabiliyordum, ne de anlayabilip gülebiliyordum. Hâlâ benim için kral Ata Demirer’di.

Yıllar sonra -birkaç yıl diyelim- Cem Yılmaz filmler çekmeye başladı. GORA’yı izlemiştim, harika gelmişti bana. Espriler de çok sağlam ve gülünçtü. Yine izlesem yine gülerim yani. Daha sonra 2008 CMYLMZ gösterisini yayınladı, Arog çıktı,  Hokkabaz geldi, Yahşi Batı patladı derken Ata Demirer benim için gölgede kaldı. Artık Cem Yılmaz esprilerini anlayabiliyor, katıla katıla gülebiliyordum. Ata Demirer’e hakaret niyetli değil bu söylemim. Sadece onun taklitleri belli başlı kişilerle, sanatçılarla oluyordu. Cem Yılmaz tamamen olmayan bir şeyi taklit ediyordu. Aslında o olmayan kişiler içimizdeydi ama kim oldukları belli değil. Cem Yılmaz’ın her filmini, gösterisini izlemeye çalışıyorum artık. Reklam filmleri ve röportajları da dahil… Güldürüyor adam beni… Eee artık liseli olmuştum, aklım oldukça yetiyordu akıl dolusu düşüncelere. Gerçek tadı alabiliyordum artık…